Coffee Lover Mom

Kahvelerin kalorilerine bakarken espressosu dillere destan dünyaca ünlü kahve zincirlerinden Caffe Nero'yu atlamak olmazdı. Benim Starbucks'tan sonra uğrak yerimdir kendileri... Pandemiden önce Aplus AVM'deki nefis teraslı Caffe Nero'da oturup çalışmayı çok severdim. Şööyle bir iç çektikten sonra hemen konuma dönüyorum. Bugün seninle Caffe Nero'daki kahvelerin kalori değerlerine bakalım istedim. Eğer sen de merak ediyorsan hadi başlayalım. Sıcak İçecekler (Regular boy)* Americano: 15 kcal Cappuccino: 65 kcal Latte: 72 kcal Cortado: 49 kcal Flat white: 72 kcal Espresso: 7 kcal Espresso con panna: 56 kcal Machiato: 9 kcal Ristretto: 7 kcal Filtre kahve:33 kcal Mocha: 305 kcal  White chocolate mocha: 397 kcal Chai latte: 251 kcal Caramel latte: 420 kcal Sıcak çikolata: 361 kcal Sıcak çikolata milano: 248 kcal Soğuk İçecekler (Regular boy) * Iced americano: 15 kcal Iced latte: 155 kcal Iced chai latte: 301 kcal Strawberry & Vanilla frappe creme: 213 kcal Limonata: 1

Gün içerisinde tükettiğin kahvelerin kalori değerlerini biliyor musun? Ya da önce şöyle sorayım, merak ediyor musun? Fazla kilolar hepimizin baş belası... Eğer sen de benim gibi içtiği kahvenin kalori değerini merak edenlerdensen, işte bu yazı tam da senin için. Çünkü kilo kontrolü yapıyorsak sadece yediklerimize değil içtiklerine de dikkat etmemiz gerekiyor biliyorsun. Öyleyse şu kara kaplı defteri açalım ve gün içerisinde içtiğimiz o leziz kahvelerin kaç kalori olduklarına bir bakalım, ne dersin? Benim gündelik hayatta içmekten en keyif aldığım kahve Iced americano ve cold brew . Yaz kış fark etmeden tüm kahveleri soğuk tüketmeyi seviyorum. 1 adet tall boy buzlu (veya sıcak) americano 11 kcal (Grande: 16 kcal, Venti: 22 kcal) iken cold brew yalnızca 1 kcal. Evet yanlış duymadın sadece 1 kcal 😊 Filtre kahve veya şekersiz Türk kahvesi seviyorsan da en az benim kadar şanslısın. Çünkü 1 adet tall boy filtre kahve veya bir bardak şekersiz Türk kahvesinin içerisinde sadece 2 kcal mevc

Uzun bir aradan sonra çok özlediğim bloğuma vakit ayırabildiğim için öyle mutluyum ki… Belli dönemlerde yaşadığımız yoğunluk bizi zaman zaman ilgi alanlarımızdan uzaklaştırsa da, sonunda kavuşup hasret giderebilmek gibisi yok! Az çok tahmin edeceğin gibi hasretle kavuşmayı beklediğim şeylerin başında kahveye dair yeni şeyler öğrenmek, bol bol okumak ve tabii ki bunları yaparken koca bir bardak kahve içmek geliyor. Ne de olsa bu karantina döneminde insana mis kokulu bir kahveden daha cazip gelebilecek çok az şey vardır.  Öyleyse sözü çok uzatmadan konumuza geleyim. Bana yakın çevrem tarafından sıkça sorulan “hangi kahve makinesini tercih etmeliyim?” sorusuna yanıt arayacağız bugün seninle. Bu soruya yanıt ararken, aslında öncelikle kendine sormanı istediğim soru şu: “Ben en çok hangi kahveyi içmekten keyif alıyorum?” “Şöyle okkalı bir Türk kahvesiyle pazar keyfi mi yapmaktan hoşlanıyorum?” “Bilgisayar başında işlerimi hallederken bana arkadaşlık edecek bir filtre kahve mi istiyorum?

Bebeği 6. ayını dolduran tüm annelerin "Eyvah bebeğim ek gıdaya başlıyor" dediğini duyar gibiyim. Bizim de sürecimiz bu haklı feryat ile başladı elbette. Ama önce izninizle bir teşekkür faslı yapmam gerekiyor. Bu süreçte imdadıma yetişen doktoruma, endişeme ortak olan ve içimi rahatlatan anneme ve Dilara ablamıza teşekkürü bir borç bilirim. Evet konumuz "ek gıda"... Öyle bir şey ki bu,  her kafadan bir sesin geldiği, herkesten farklı farklı önerilerin alındığı ve günün sonunda kafanın allak bullak olup ne yapacağını bilemediğin bir dönem. Öncelikle her şeye saldırıp tüm kaynakları okuyup ondan sonra doktorun söyledikleriyle kafanda harmanlayıp bir de eş dost akraba tavsiyesi işin içine girdi mi, tam bir çorba oluyor.  O yüzden sakin kalıp ilk önce doktorunuzla ek gıda dönemi için bir görüşme ayarlamanızı tavsiye ederim. Doktorunuza soracağınız tüm soruları bir kağıda liste yapıp yanlarına boşluklar bırakarak, görüşme esnasında yanlarına ufak u

Lohusalık dönemi nedeniyle kısa bir süre ara verdiğim bloguma heybemde bir dolu hikayemle bomba gibi dönme kararı aldım. Bu heybede yok yok! Hadi başlayalım. Dikenli tellerden gül bahçelerine açılan kapı olarak tasvir ettiğim ilk bir ayımı anlatarak başlayacağım öncelikle... Doğruyu söylemek gerekirse ilk ay gerçekten neye uğradığımı şaşırmış gibiydim. Öyle zor geliyordu ki her şey... Hormonlarımın bir anda dibe vurmasının verdiği yetkiye dayanarak lohusalık sendromunu dibine kadar yaşıyordum. Eşimin annesi ve benim annem hep yanımdalardı ama konu bana öyle yabancıydı ki, sudan çıkmış bir balık gibi etrafımda ne olup bittiğini anlamlandırmaya çalışıyordum (Not: Kırkı çıkmak diye bir şey gerçekten varmış bunu da öğrenmiş oldum). Ben tek çocuktum ve çevremde bu yaşıma kadar hiçbir bebeğin büyümesine şahit olmamıştım. Oysa şimdi kucağımda bana muhtaç minik bir melek duruyordu. Benim bebeğim... Mila... Okuma yazmayı yeniden söküyordum sanki. Tüm ezberlerim alt üst olmuştu. Şu