Lohusalık dönemi nedeniyle kısa bir süre ara verdiğim bloguma heybemde bir dolu hikayemle bomba gibi dönme kararı aldım. Bu heybede yok yok! Hadi başlayalım.
Dikenli tellerden gül bahçelerine açılan kapı olarak tasvir ettiğim ilk bir ayımı anlatarak başlayacağım öncelikle... Doğruyu söylemek gerekirse ilk ay gerçekten neye uğradığımı şaşırmış gibiydim. Öyle zor geliyordu ki her şey... Hormonlarımın bir anda dibe vurmasının verdiği yetkiye dayanarak lohusalık sendromunu dibine kadar yaşıyordum. Eşimin annesi ve benim annem hep yanımdalardı ama konu bana öyle yabancıydı ki, sudan çıkmış bir balık gibi etrafımda ne olup bittiğini anlamlandırmaya çalışıyordum (Not: Kırkı çıkmak diye bir şey gerçekten varmış bunu da öğrenmiş oldum).
Ben tek çocuktum ve çevremde bu yaşıma kadar hiçbir bebeğin büyümesine şahit olmamıştım. Oysa şimdi kucağımda bana muhtaç minik bir melek duruyordu. Benim bebeğim... Mila... Okuma yazmayı yeniden söküyordum sanki. Tüm ezberlerim alt üst olmuştu.
Şu yaşına kadar kendi özel alanına dokunulmasına veya müdahale edilmesine asla izin müsaade etmeyen ben, hayatımdaki birçok şeyden vazgeçmenin nasıl bir duygu olduğunu tadıyordum. Kendi zevklerimden feragat etmek başlangıçta beni mutsuz, huysuz ve bir hayli aksi bir kadın yapmıştı. Ancak sonra gözlerimin içine işleyen o bakışı ve bana attığı o tarifsiz gülüşü tüm bu olumsuz düşünceleri bir kenara atarak sadece Mila'ya odaklanmamı sağladı. İşte o an, Mila'nın bu dünyaya benim için inen bir melek olduğunu düşündüm ve tüm bu alışkanlıklarımı bir kenara bırakarak hayatımı Mila'nın istek ve ihtiyaçlarına göre düzenlemeye, kendi istek ve arzularımı ise bir süreliğine rafa kaldırmaya karar verdim.
Şimdilerde kızım 3 ayını dolduruyor. Mila artık hayata daha çok adapte olmaya ve etrafındaki şeyleri anlamlandırmaya başladı. Artık sebepsiz yere değil, gerçekten bir sorunu olduğunda ağlıyor. uyku-beslenme rutini de yavaş yavaş oturmaya başladı. Etrafa gülücükler saçıyor, renkleri tanıyor, gözleriyle bizi takip ediyor ve daha az huysuzlanıyor.
Burada değinilmesi gereken en önemli noktalardan birisi de kuşkusuz "eş desteği". Bu konuda şanslı azınlıktan biriyim sanırım. Hüseyin işlerinin en yoğun olduğu dönemde işten yorgun argın gelse bile Mila'ya, Karamel'e ve bana tüm güler yüzüyle destek oldu ve hala da olmaya devam ediyor. Eğer bebeğinizi dünyaya getirmeye karar verirken bunun kararını iki kişi aldıysanız, bebek doğduğunda da size destek olmalı, öyle değil mi? Bu konuda size tek tavsiyem "ah işte yapamıyor bak kucağında susmuyor ağlıyor ver hemen bana" diye hayıflanmak yerine, eşinize bebeği nasıl sakinleştirmesi gerektiğini ve nasıl tutması gerektiğini gösterebilirsiniz. Ayrıca onları belli bir süre yalnız bırakarak eşinizin bebek bakımına dair kendine güvenmesine ve bir şeyleri rahatlıkla yapmasına destek olabilirsiniz.
O kadar çok şey var ki şu anda aklıma gelmeyen, zamanla yazacağım size hepsini. O halde şöyle bitireyim bu yazıyı, ben Mila ile bu hayatı paylaşıyor olmaktan çok mutluyum. Her ne kadar büyük kızım Karamel Mila'nın her çığlığını duyduğunda tabana kuvvet kaçmaya yeltense de 🙂 eminim ileride Mila ile paylaşacakları çok güzel anları olacak. Eğer aklınızı kurcalayan ve bana sormak istediğiniz bir şeyler varsa instagram hesabım @kahvesseverannee üzerinden DM göndererek benimle iletişime geçebilirsiniz. Hepinize keyifli pazarlar diliyorum.
O kadar çok şey var ki şu anda aklıma gelmeyen, zamanla yazacağım size hepsini. O halde şöyle bitireyim bu yazıyı, ben Mila ile bu hayatı paylaşıyor olmaktan çok mutluyum. Her ne kadar büyük kızım Karamel Mila'nın her çığlığını duyduğunda tabana kuvvet kaçmaya yeltense de 🙂 eminim ileride Mila ile paylaşacakları çok güzel anları olacak. Eğer aklınızı kurcalayan ve bana sormak istediğiniz bir şeyler varsa instagram hesabım @kahvesseverannee üzerinden DM göndererek benimle iletişime geçebilirsiniz. Hepinize keyifli pazarlar diliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder